''Durma SenDe KaP BilGiYi'': Sokakların Neşesi ; Dilenciler

Sokakların Neşesi ; Dilenciler

6 Haziran 2008 Cuma



Herhangi bir meslek dalında “profesyonelleşme” tabiri geçtiği zaman herkes normal olarak “gereklidir efendim” diyerek son noktayı koyar. Ama günümüzün popüler mesleklerinden bir olan “dilencilik” bu tabirin doruk noktasına ulaştığı yerdedir. Yani artık profesyonelleşmek diye bir şeyden söz edilemez çünkü dilenciler çıtayı o kadar yükseğe çakmışlar ki mühendis doktor vb gibi mesleklerin dilencilerin kendi alanlarında geliştirdiği yeteneklere yetişmesi için bayağı bir ihtisas yapması gerekecek.

Ramazanda sayıları iki katına çıkan ve pantolonu giyerken bir bacağını kıvırıp dizinden aşağısı yokmuş gibi görünen dilenciler sayesinde artık sokaklarda gerçekten kimin ihtiyacı var anlayamaz olduk. Gerçi ihtiyacı olan insan sokakta dilenemez orası da ayrı konu ama meslek erbabı olmak farklı şey tabi.

Size neyi anlatacağımı tam olarak bilmiyorum. Mecidiyeköyde “Allah rızası için 10 YTL ” diye dilenen bir dilenciyle başlarsam olmaz tabi. iyisimi ben küçük küçük anılarımı anlatmaya başlayayım. “Beşiktaş çarşı”daki dersanemize giderken standart geçtiğimiz üst geçit vardı. Üstgeçidin çarşı tarafındaki merdivenlerin yukardan 7. basamağına oturan 14-15 yaşlarında bir erkek çocuğu kendine selpak satıyormuş ve depresyondaymış süsü vererek dizlerinin üstüne iki kolunu birleştirmiş ve kafasını yüzü yere gelecek şekilde iki kolunun üstüne koyarak hıçkırarak ağlıyor (en azından görünümü o). Tabi bu sırada 7, 8 ve 9. basamakların tamamı poşetinden çıkmış selpaklarla dolu vaziyette. Yani o sahneyi gören bir insan derki “vay be çocuğa bak!! harbiden aile zoruyla çalışıyor ve kendini kötü hissettiği için selpakları dağıttı ağlıyor”. Ama işin aslı çocuğun başında 10 dakika beklenince anlaşılıyor. Arkadaşlarla sohbet ederken eli yüzü düzgün bir amcamız merdivenlerden usul usul çıktı ve kendini kötü hissettiğini belli eden bir yüz ifadesiyle yerdeki selpakları topladı çocuğun önüne koydu. Sonrada cebinden çıkardığı hatırı sayılır bir sadakayı çocuğun gömlek cebine soktu. Ve arkasına hiç bakmadan oradan uzaklaştı. Hüngür hüngür ağlayan o çocuk ise önce gömlek cebindeki parayı inceledi(yüzü güldü haliyle) ve alıp pantolonun cebine soktu. Sonra toplanmış vaziyette duran selpakları eski haline getirerek ağlayan maskesini yeniden taktı  biz 6 kişi yerlerde.

Varan 2 ise mecidiyeköyde “tek başına düğün salonu” izlenimi veren ve “ama” olduğunu iddia eden hatrı sayılı derecede yaşlı bir amcamızdan. Sabahları gelir, James bond çantasını açar ve aküsü, elektronik sazı, hoparlörü ve mikrofonuyla tam bir orkestra havasına bürünürdü. Bizim test etme şansımız olmadı ama bir belediye otobüsü şoförünün dediğine göre kör değilmiş. Nerden anladığını sorduğumuzda aldığımız cevapla ürktük gerçi ama olsun gerçek meydana çıkmış oldu. Şoför tam olarak şöyle dedi “otobüsü üstüne sürdüm kaçtı. Kör adam nerden görcek otobüsü ”.

Yine bir diğer dilenci macerası Beşiktaş vapur iskelesinden. 7 arkadaş gezerken bir dilenci yaklaştı ve “Allah rızası için gençleeer” diyerek el uzattı. Tam o sırada tesadüfün böylesi ki arkadaş yerde 1 YTL gördü eğildi aldı ve dilencinin hala açık olan eline koydu. Dilenci hışımla parayı yere attı ve “Onu zaten ben attım kardeşim yere” diye kükredi 

Son havadis büyükçekmeceden yine “Allah rızası” için dilenen bir dilenci aheste aheste yanıma sokuldu. Bende sakince “bozuğum yok” dedim. Eve gidene kadar gülmemem sebep olan bir cevap verdi “ben bozarım abi” :)

Sokak bunlarla doluyken insanın morali bozulurmu allahaşkına. Bak bak gül işte

“Özgün Adam”

0 yorum: